Erken demir çaği'nda karia'da mezar mimarisi ve ölü gömme gelenekleri: Keramos kirsali, hüsamlar nekropolisi'nden mö 12. Yüzyilin ilk sakinlerine ait dikdörtgen planli oda mezarlar
Özet
Two rectangularly built chamber tombs were discovered during the salvage excavations directed by Milas Museum in Muğla, Milas, Hüsamlar village. The finds of the tomb no. 342 consisted of a belly-handled amphoriskos, a small jug, fragments belonging to an iron sword/dagger and a pin which could be a part of an iron fibula (fig. 9). Tomb no. 351 contains a belly-handled amphoriskos, two bronze rings, a bronz earring and an asymmetrical bow fibula (fig. 10). A date from the end of 12th century BC, latest to the beginning of the second half of 11th century BC can be suggested for the finds from tomb no. 342, while the finds from tomb no. 351 indicate that the tomb was in use within 11th century BC. Although several tombs from the Early Iron Age have been excavated in the region, unearthed tombs from 12th and 11th centuries BC are quite rare. Early Iron Age tombs constructed around and within the periphery of the earliest tombs attest a kinship-focused funerary practice. The Hüsamlar evidence revealing contemporaneously existing close clusters of houses and tombs offers a picture of contiguous but small settlements and suggests a property structure based on common lineage in the beginning of Early Iron Age. Amphoriskoi and the small jug contribute to the understanding of local features of ceramics of Coastal Caria and its hinterland along with finds from Çömlekçi, Pedasa and Asarlik/Termera. Slow-wheel production in the vast majority, biconical and angular profiles, irregular rows of bands, clumsy decoration and thick walls are the common features of the local pottery with Mycenean influence dating to the 12th and the first half of the 11th centuries BC. Myceanean traits observed in the general characteristics of finds reveal the fact that Caria is in fact an important part of the East Aegean Koine. The first examples of rectangularly built Early Iron Age chamber tombs discovered in the excavations of Çömlekçi and Hüsamlar do not seem to have any Late Bronze Age predecessors in South-Eastern Aegean mainland. The fact that similar grave type has been used in mainland Greece and Aegean islands in the Late Bronze Age and the characteristics of the finds suggest that people using these tombs must be related to the world of the Aegean culture. Considering these facts along with a society practising inhumation and multiple burials, it is likely that Hüsamlar and Çömlekçi people kept the late Bronze Age habits alive. In this paper, it is suggested that refugees/settlers from nearby or relatively further regions have chosen areas as Çömlekçi and Hüsamlar located just beyond the coast to settle during the chaotic and unstable environment of the 12th century BC. If this is the case, they might have preferred the rectangular built chamber tombs that they were accustomed to. Early Iron Age diffusion of rectangular built chamber tombs offer a possible chronological picture regarding the expansion of people using this type of tombs. They have become the most common grave type in Mylasa, inner Caria, spesifically Stratoniceia and environs along with the Keramos chora and Çömlekçi by the 8th century BC. © 2019 Mersin University. All rights reserved. Bu çalışmanın konusunu oluşturan dikdörtgen planlı iki oda mezar, Muğla İli, Milas İlçesi, Hüsamlar köyünde, Milas Müze Müdürlüğü başkanlığında gerçekleştirilmiş olan kurtarma kazılarında bulunmuştur. Mezar 342’den ele geçen buluntular, karından kulplu amphoriskos, minyatür sürahi, demir bir kılıç/kama parçaları ve demir bir fibulaya ait olabilecek iğne parçası ile sınırlıdır (fig. 9). Karından kulplu amphoriskos, bronz küpe, iki adet bronz yüzük ve asimetrik yay fibula, Mezar 351’in buluntularını oluşturmaktadır (fig. 10). Mezar 342’nin buluntuları MÖ 12. yüzyılın sonları ile en geç MÖ 11. yüzyılın ikinci yarısı başlarında, mezar 351’in buluntuları ise MÖ 11. yüzyıl içerisinde kullanılmış olduğuna işaret etmektedir. Bölgede Erken Demir Çağı’na ait çok sayıda mezar kazılmış olmasına rağmen, MÖ 12. ve 11. yüzyıllara ait oldukça az sayıda mezar ortaya çıkarılmıştır. En erken tarihli mezarların etrafına/yakınına, Erken Demir Çağı boyunca inşa edilen mezarlar, soy birliğine dayalı mezarlık kullanımını belgelemek-tedir. Hüsamlar’da birbirine yakın yerlerde yerleşim ve mezarlardan oluşan çağdaş verilerin ortaya çıkarılması, bölgenin Erken Demir Çağı başlarında sık ancak küçük yerleşim birimlerine sahip olduğunu ve soy birliğine dayalı mülkiyet yapılanmasının şekillendiğine işaret etmektedir. Mezarların buluntuları arasında yer alan amphoris-koslar ve küçük sürahi, Çömlekçi, Pedasa ve Asarlık/Termera buluntularıyla birlikte, Kıyı Karia ve yakın geri bölge seramiklerinin yerel özelliklerinin tanımlanmasına katkı sağlar. MÖ 12. ve 11. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen Myken seramiği etkili yerel seramik, çoğu zaman yavaş çark yapımı olmaları, bikonik ve köşeli profilleri, düzensiz band sıraları, özensiz bezemeleri ve dikkat çeken kalın cidarları ile benzer özellikleri paylaşırlar. Buluntuların genel karakterinde gözlenen Myken seramiği özellikleri, Karia bölgesinin East Aegean Koinesinin önemli bir parçası olduğunu da işaret etmektedir. İlk örnekleriyle Erken Demir Çağı içerisinde, Çömlekçi ve Hüsamlar’da karşılaştığımız dikdörtgen planlı oda mezarların Geç Tunç Çağı’nda Güneydoğu Ege anakarasında var olduklarına dönük herhangi bir veri bilinmemektedir. Bu mezarları kullanan toplum, gerek benzer mezar tipinin Geç Tunç Çağı içerisinde özellikle Kıta Yunanistan ve Ege Adaları’nda görülmesi, gerekse buluntu karakterinden dolayı, Ege kültür dünyası ile ilişkilidir. Bunların yanı sıra, inhumasyon ve çoklu gömü geleneği, Hüsamlar ve Çömlekçi toplumunu Geç Tunç Çağı değerlerini yaşatan topluluklardan biri olarak görmemiz için yeterli sebeplerdir. Bu çalışmada, yakın çevre ya da daha uzak bir böl-geden gelen yeni yerleşimcilerin/sığınmacıların, MÖ 12. yüzyıl dünyasının karmaşık ve güvensiz ortamında, Çömlekçi ve Hüsamlar gibi kıyının hemen gerisindeki bölgeleri yerleşmek amacıyla seçmiş olabilecekleri önerilmektedir. Eğer öyle ise, yer değiştiren bu insanlar alışık oldukları dikdörtgen planlı oda mezarları inşa etmeye devam etmiş olmalıdırlar. Dikdörtgen planlı oda mezarların Erken Demir Çağı içerisinde görüldüğü bölgeler, bu mezar tipini kullanan toplulukların yayılım alanının sınırlarını, kronolojik çerçevede görebilmemize de olanak tanır. MÖ 8. yüzyıla gelindiğinde dikdörtgen planlı oda mezarlar, Keramos kırsalı ve Çömlekçi dışında, Mylasa ve İç Karia’da, özellikle Stratonikeia ve çevresinde sıklıkla karşılaştığımız mezar tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.