2004-2005 Yıllarında Antik Mylasa Kent Merkezinin Güneydoğu Sınırında Yapılan Arkeolojik Kazılar Üzerine Ön Değerlendirme
Abstract
1938 yılında İsveçliler tarafından Sodra Dağı ile Hıdırlık Tepesi’nin arasındaki vadide yapılan kaya oygu mezarların kazısını saymazsak, tarih boyunca sürekli iskan gören ve bu nedenle hep yıkımla karşılaşan Mylasa gibi Karia Bölgesi'ne bir kez Antik Çağ'da, bir kez ise Türk döneminde olmak üzere iki kez başkentlik yapmış, tarihsel önemi büyük bir antik kentte yapılan ilk sistemli arkeolojik kazı bu çalışmadır. Kazı alanındaki ilk kalıntılar 1993 yılında yapılan bir temel kazısı sırasında gün ışığına çıkmıştır. Bu kalıntılar, üçte ikisi kırılmış olan bir lahit ile yalnızca üst tarafları görülebilen Geç Antik Dönem'e ait duvarlardı. 2004-2005 yıllarında yapılan kazılarda lahdin kuzey dibinde ilk gömüt yeri olması olası olan bir dikdörtgen çukur, lahitten itibaren kuzeye doğru devam eden büyük mermer bloklarla elde edilmiş bir döşeme ile 5 mekân tam, 3 mekân ise kısmen ortaya çıkarılmıştır. Bu mekân-lardan doğudaki büyük ile onun batısındaki iki küçük mekânın tabanları mozaik döşelidir. MS 6. yüzyıla ait tunç el kantarı, Roma Dönemi'nden kandiller, bir cephesinde labrys, diğer yüzünde trident yer alan dörtgen kesitli mermer sunak, satyr başlı mangal kenarı, Hellenistik ve Roma dönemlerine ait tunç sikkeler, Doğu sigillata'sı kap parçaları, tam bir kâse, gri renkli bir aryballos ve metal nesneler önemli buluntulardır. 2004-2005 Mylasa kazıları, antik kentin Hellenistik, Roma, Geç Roma ve Bizans dönemlerine kısmen ışık tutabilecek önemli veriler sunmasının yanı sıra Milaslıların geç de olsa antik Mylasa’ya ve arkeolojiye karşı olumlu tavır takınmaları konusunda amacına ulaşmıştır diyebiliriz. Apart from the rock-cut chamber tombs excavated in the valley between Mount Sodra and Hıdırlık Hill by a Swedish team in 1938, this is the first systematic archaeological excavation in the histori-cally important ancient city Mylasa. The city had been the capital city once in the ancient period and again in the Turkish period, this continuous occupation being the cause of much depredation to the ancient city. The first remains in the excavation area came to light during a foundation dig in 1993. These remains were those of a two-thirds broken sarcophagus and those of a wall of the Late Antiquity of which only the upper sides could be seen. During the 2004-2005 excavations, a rectan-gular pit, possibly a first burial site, was found in the northern side of the sarcophagus, and 5 rooms were fully exposed and 3 rooms were partially exposed with a floor made of large marble blocks that were moving northward from the sarcophagus. Among these rooms, the floors of the big one in the east, and of the two small rooms in the west of the big were covered with mosaics. A bronze steelyard rod of the 6th century AD, lamps from the Roman period, a rectangular shaped marble altar with a labrys on one front an a trident on the other, a satyr headed ceramic brazier, coins from the Hellenistic and Roman periods, Eastern Sigillata sherds, a full bowl, a gray colored aryballos and metal objects are important finds. The 2004-2005 excavations at Mylasa not only provide important evidence which can partly give information about the Hellenistic, Roman, late Roman and Byzantine periods of the ancient city, but they also, if belatedy, participate in the creation of a positive attitude towards the ancient Mylasa and archeology.