Küresel Siyaset ve çokkültürcülük
Abstract
1980’lerden beri sosyal bilimlerde en kapsayıcı ve açıklayıcı kavram olarak kabul edilen olgu küreselleşmedir. Küreselleşme süreci tek yönlü bir süreç olmayıp, birbirine zıt yöndeki siyasal hareketleri güçlendiren özelliklere sahiptir. Küreselleşmenin bu özelliklerinin sonucu olarak ortaya çıkan kimlik siyasetlerinden birisi olan çokkültürcülük, ulus-devlet sisteminin klasik yapısını zorlamakta ve farklı kimliklerin temsil krizlerini yükseltmektedir. Ancak çokkültürcülük de tek başına demokratik siyaset biçimini beslememekte, tersinden bir milliyetçiliğe dönüşme riski taşımaktadır. Demokratik bir siyaset geliştirebilmek için anayasal yurttaşlık kavramı çokkültürcülük siyasetine göre daha iyi çerçeve sunmaktadır. Böylece hem ulus-devletin kurumsal bütünlüğü korunacak hem de temsil krizi bir ölçüde aşılmış olacaktır. The phenomeno, which is recognized as the most comprehensive and explanatory concept in social sciences since 1980s, is globalization. Globalization is not a one-way process, it has unique features strenghtening the political movements which are in opposite directions. Multiculturalism, which is one of the identity poitics, emerged as one of the consequences of unique characteristics of globalization, is forcing the classical structure of nation state and enhancing the representation crisis of different identities. But multiculturalism is not able to feed democratic politics on its own, it carries the reverse risk of being transformed into nationalism. The concept of constitutional citizenship provides a better framework for developing democratic politics, when compared with multiculturalism. Thus it will be possible to protect the institutional integrity of nation-state, and overcome the representation crisis.