Erkek-merkezcilikten (androcentrism) insan-merkezciliğe yolculuk (Anthropocentrism): Antik felsefe ve cinsiyet üzerine (pre-sokratikler)
Abstract
Kadınlar, uzun süre birçok bilgi alanlarında görünmez kılınmışlardır. 1970’lerin başında ortaya çıkan feminist felsefe bu görünülmezliği ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Başta, çok da imkânına ihtimal verilmeyen bir proje gibi algılanmış olsa da kadınları ve onların deneyimlerini felsefi araştırmaya eklemleme kararlılığı kadınların birçok bilgi alanında olduğu gibi felsefe alanında da çok büyük çapta katkılarda bulunması ve eserler vermesi ile sonuçlanmıştır. Bu çalışmalar felsefe ve diğer dallarda eski çağlardaki ataerkil paradigmanın değiştirilmesi ve dönüştürülmesini sağlamıştır. Ataerkil paradigma; Aristoteles, Augustinus, Kant, Hegel, Sartre, ve genel olarak Batı felsefesinde de açıkça görüldüğü üzere, kadınları felsefe tarihinden silmiştir. Bu durumda, doğal bir sonuç olarak, felsefe metinlerinin neredeyse hepsinin erkek filozoflar tarafından kaleme alındığı/ üretildiği gerçeğinin şaşırtıcı bir yanı olmayacaktır. Filozofların tamamı erkektir! Ancak, kadınlar felsefe kanonlarından uzak tutulsa da, filozofların; kadınları tam hedef alarak analiz etmeleri, tanımlamaları ve yargılamaları dikkate alınmaya değer bir noktadır. Bu çalışma spesifik olarak felsefe tarihinin bir uzantısı ve parçası olması bağlamında Antik Felsefe’deki ataerkil önyargıları ortaya koymayı amaç edinir ve konuyu eleştirel düzlemde tartışmanın yanı sıra felsefi söylemlerin ne cinsiyetten ve ne de önyargıdan uzak olduğunu göstermeyi hedefler. Dolayısıyla; Kanon ‘görünmez kılınmış olanı ‘görünür’ kılmak için yeniden yazılmalıdır. Bu soruşturma onun yalnızca ilk adımıdır. Women have been made invisible in many areas of knowledge for so long. Feminist philosophy which started about at the beginning of 1970 aimed to end this invisibility. It seemed very much a very unlikely project at first but the determination of including women and her experience in philosophical inquiry has produced the enormous body of works of women’s contribution in much knowledge as well as philosophy. These endeavours have resulted in transforming old-age androcentric paradigm in philosophy and in many other subfields. Androcentric paradigm has erased women from history of philosophy that is obvious in Aristotle, Augustinus, Kant, Hegel, Sartre and in general in the Western Philosophy. Thus it is not suprising that almost any history of philosophy text is compiled of male philosophers. Philosophers are all men! Yet it is interesting to notice that though women are omitted from the canons of philosophy, philosophers analyse, define and judge women directly. This study particularly aims at showing male bias in Ancient Philosophy as part of history of philosophy and looks critically at it and tries to disclose that the discourses of philosophy are neither gender-neutral nor free of bias. Therefore the Canon should be re-written to make visible what have been made invisible. And this investigation is just the first step of it.