Kant'ta Matematiğin Felsefi Temelleri
Abstract
Bundan yaklaşık dört yüz yıl kadar önce Galileo " ... bu yüce kitap yani evren ... matematik
diliyle yazılmıştır; onun harfleri de üçgenler, daireler ve diğer geometrik şekillerdir.
İnsanoğlu bunları kavramadan ondan bir sözcük bile anlayamaz ve karanlık labirentlerinde
dolaşmaya mahkum kalır" demişti. Galileo'dan sonra özellikle Newton'la
bu görüş, doğal bilimlere hakim olmuş ve hakimiyetini hala sürdürmektedir. Rönesans'la
başlayan doğal bilimin niceliksel eştirilmesi çalışması bu alanda büyük başarıların ortaya
çıkmasına vesile olmuştur. Doğal bilimlerin niceliksel eştirilmesi, tabiatıyla, doğanın
niteliksel yönünün gözden kaçırılması gibi olumsuz bir sonucu da beraberinde getirmiştir.
Matematiğin doğal bilimlerde kullanılması demek olan bu süreçte doğal bilimler,
özellikle de fizik, Newton'la büyük bir gelişme göstermiş ve fizikteki bu gelişmeyi görenler,
matematiği diğer doğal bilim alanlarına da yaymaya girişmişlerdir. Bu alanlarda
da başarı sağlanınca matematiğin doğanın dili olduğu konusunda büyük bir mutabakat
ortaya çıkmış ve matematiğe olan güven artmıştır. Ancak matematiğin doğanın ve dolayısıyla
doğal bilimlerin dili olduğu düşünülünce akla hemen şu soru gelmektedir: a apriori
yani evrensel ve zorunlu doğrulara sahip matematik nasıl oluyor da ampirik ve dolayısıyla
mümkün (contingent) bir alana yani doğaya uygulanabilmektedir