Frequency of Sacral Dysmorphism Findigs in Mugla Region
View/ Open
Date
2021Author
Kılınç, Cem YalınCan, Fatih ilker
Gültaç, Emre
Şahin, İsmail Gökhan
Aydoğan, Nevres Hürriyet
Kılınç, Rabia Mihriban
Metadata
Show full item recordCitation
KILINÇ R M,KILINÇ C Y,CAN F,GÜLTAÇ E,ŞAHİN İ G,AYDOĞAN N H Frequency of Sacral Dysmorphism Findigs in Mugla Region. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Dergisi. 2021; 8(1): 47 - 51. Doi: 10.47572/muskutd.852455Abstract
This retrospective study aims to reveal the prevalence of sacral dysmorphism, the proportion of its findings and signs and its clinical importance in pelvic surgeries. 1753 nontraumatic pelvic and lower abdominal CT images were analyzed to reveal the sacral abnormal anatomy and dysmorphic signs in nontraumatic patients. Of the patients included in the study; S1-S2 residual disc in 879 (50.60%), the presence of mammillary body or mammillary process in 209 (12%), acute ascending descent in 182 (10.47%), tongue-in-grove sign in 178 (10.25%), deformity in the neural foramen in 168 (9.67%), and collinearity in 121 patients (7%) were detected. The parameters of non-circular amorphous first sacral foramen and lumbosacral disc distance being close to the iliac wing (collinearity) parameters were statistically significantly higher in women than in men (p=0.027; p=0.005). There was no statistically significant correlation between non-circular amorphous first sacral foramen and collinearity parameters and gender (phi=0.149, p=0.027; phi=-0.188, p=0.005). Noncircular amorphous first sacral foramen and residual disc distance between S1 and S2 were found to be statistically significantly higher in the cases (p=0.039). Sacral dysmorphism is an abnormal anatomy that is seen much more common than it is thought in the population and plays an important role in clinical interventions. Keeping this anatomical difference in mind during surgical procedures involving sacrum reduces the possibility of encountering unwanted complications. Retrospektif olarak gerçekleştirilen bu çalışma, sakral dismorfizm prevalansını, bulgu ve belirtilerinin oranını, pelvik cerrahilerdeki klinik önemini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Postravmatik dönemde olmayan hastalarda sakral anormal anatomi ve sakrumun dismorfik bulgularını ortaya çıkarmak için 1753 hastanın pelvik ve alt abdominal BT görüntüleri analiz edildi. Çalışmaya dahil edilen hastalardan; 879' unda (%50.60) S1-S2 rezidüel disk, 209'unda (%12) mamiller cisim veya mamiller proses varlığı, 182'sinde akut sakral iniş (%10.47), 178'inde tongue in groove işareti (%10.25), 168’inde deforme nöralforamen morfolojisi (%9.67) ve 121 hastada ise kolinearite (%7) tespit edildi. Kadınlarda dismorfik birinci sakralforamen ve colinearty erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti (p=0.027; p=0.005). Dismorfikbirinci sakralforamen ile colinearty parametreleri ve cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu (phi=0.149, phi=-0.188). Dismorfikbirinci sakralforamen ve S1 ile S2 arasındaki rezidüel disk mesafesi olgularda istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu (p=0.039). Sakraldismorfizm, toplumda düşünüldüğünden çok daha sık görülen ve klinik müdahalelerde önemli rol oynayan anormal bir anatomik görünümdür. Sakrum içeren cerrahi işlemler sırasında bu anatomik farklılığın akılda tutulması, istenmeyen komplikasyonlarla karşılaşma olasılığını azaltır.