Meme kanseri hücre hatları üzerine ökse otu ekstraktlarının apoptotik etkisinin araştırılması
Abstract
Amaç: Çalışmada, badem üzerinden (Ökse-B), çam üzerinden (Ökse-Ç) ve köknar üzerinden (Ökse-K) toplanarak hazırlanan endemik ökse otunun üç alt türüne ait ekstraktların, MDAMB-231 ve MCF-7 meme kanseri hücre hatları üzerine apoptotik etkilerinin araştırılması amaçlandı. Daha sonra bu etkilerin, Almanya'da ticari olarak üretilen ve tedavi amacıyla kullanılan aynı alt türlere ait Helixor-A, Helixor-P ve Helixor-M ekstraktları'nın etkileri ile karşılaştırılması planlandı. Gereç ve Yöntem: Ökse otu ekstraktlarının sitotoksik etkileri ATP canlılık testleri ile belirlendi. Hücre ölüm şeklinin belirlenmesinde ikili boyama ve hematoksilen boyama birlikte değerlendirildi. Ökse otu ekstraktlarının hücre hatlarında neden oldukları apoptozisin gösterilmesi amacıyla western blot yöntemi kullanılarak PARP (Poly-ADP-riboz polimeraz) proteininin aktivasyonu incelendi. Bulgular: ATP canlılık metoduna göre, MDA-MB-231 hücre hattında, endemik ökse otlarından Ökse-K'nın, ticari ökse otlarında ise Helixor-P'nin daha sitotoksik olduğu bulundu. MCF-7 hücre hattında, endemik ökse otlarından Ökse-B'nin, ticari ökse otlarında ise Helixor-P'nin daha sitotoksik olduğu görüldü. Hematoksilen boyamada, MDA-MB-231 ve MCF-7 hücre hatlarında, endemik ökse otu ekstraktlarından Ökse-K uygulananlarda ve ticari ökse otu ekstraktlarından Helixor-P uygulananlarda hücre membranlarının parçalandığı gözlendi. İkili boyama sonuçları değerlendirildiğinde, Ökse-K uygulanan MDA-MB-231 ve MCF7 hücrelerinde propidium iyodür ile boyanan ölü hücre sayısı Helixor-P uygulananlara oranla daha fazla olduğu görüldü. Çalışma sonucunda, MDA-MB-231 hücre hatlarında yalnız Helixor-P uygulananlarda apoptotik ölüm gözlenirken, MCF-7 hücre hatlarında Helixor-P ve 48 saat süreyle Ökse-K uygulananlarda apoptotik ölüm gözlendi. Sonuç ve Tartışma: Endemik ökse otunun üç farklı alt türüne ait liyofilize ekstraktların, meme kanseri hücre hatları üzerine sitotoksik etkilerinin ticari ökse otu ekstraktlarına kıyasla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu karşılaştırmanın literatürde önemli bir boşluğu dolduracağına inanmaktayız Objective: In this study, it was aimed to investigate the apoptotic effect of the whole extracts of the three sub-species of endemic mistletoe collected from over almond (Mistletoe-B), pine (Mistletoe-Ç) and fir (Mistletoe-K) on the MDA-MB-231 and MCF-7 breast cell lines. Then these effects were designed to compare with the extracts of belong to the same sub-species Helixor-A, Helixor-P and Helixor-M produced commercially in Germany and used for treatment. Materyal and Metod: Cytotoxic effects of the mistletoe extracts was determined with ATP liveliness test. Couple staining and hemotoxilen staining were used together to determine the death of the cell. PARP (Poly-ADP-riboz polymerase) protein activation was examined by western blot to show apoptosis and investigation of the death types caused by endemic and commercial mistletoes in MDA-MB-231 and MCF7 cell lines. Results: To the ATP liveliness method, endemic mistletoes Mistletoe-K and commercial mistletoes Helixor-P was more cytotoxic than others in the MDA-MB-231 cell lines. In the MCF-7 cell lines endemic mistletoes Mistletoe-B and commercial mistletoes Helixor-P was more cytotoxic than the other extracts. In hemotoxilen staining, it was observed that cell membranes was destroyed in MDA-MB-231 and MCF-7 cell lines where applied endemic mistletoes Mistletoe-K and commercial mistletoes Helixor-P extracts. When the results of the couple staining results evaluated, dead cell count stained with propidium was more in the Mistletoe-K applied MDA-MB-231 and MCF-7 cell lines than Helixor-P applied cell lines. In the study, in the MDA cell lines, apoptotic death was observed only in Helixor-P applied ones. In MCF-7 cell lines, apoptotic cell death was observed in Helixor-P and 48-hours Mistletoe-K applied ones. Conclusion: The cytotoxic examination of the lyophillised endemic extracts of three different mistletoe were found to be much faster than the same sub-species of commercial mistletoe extracts on the breast cell lines. We believe that this comparison will fill the important space in the literatures